31 Ocak 2025

Mardin Magazin Haberleri: Güncel Moda ve Kültür

“En güncel ekonomi, spor, teknoloji ve magazin haberleriyle Mardin’in nabzını tutun, dünyayı keşfedin!”

İbrahim Kaboğlu: Son gözaltılar hukuk dışı, Kürt sorunu hukukun asgari gerekleri yerine getirilmeden çözülemez

İstanbul Barosu Başkanı Prof. İbrahim Kaboğlu, son günlerde yaşanan gözaltı dalgası ile İmralı görüşmelerini değerlendirdi, atılması gereken adımları anlattı.

“`html

İSTANBUL – İstanbul Barosu, Başkan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun da aralarında bulunduğu 10 Yönetim Kurulu üyesinin görevden alınması ve yeni seçim yapılması talebiyle açılan davanın ardından 23 Şubat’ta olağanüstü kurultay kararı aldı. İstanbul Barosu’na yönelik devam eden eleştirilerin yanı sıra, Yönetim Kurulu üyesi Fırat Epözdemir’in de tutuklanması dikkat çekti.

İbrahim Kaboğlu, baroya yönelik yürütülen soruşturmalar, açılan davalar ve hedef göstermeler hakkında Gazete Duvar’a açıklamalarda bulundu.

Kaboğlu, İmralı sürecine ilişkin olarak, “Aynı devletin ve aynı anayasanın geçerli olduğu bir başkentteki söylemlerle, Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul’da gerçekleşen gözaltı ve tutuklamalar arasında büyük bir çelişki var. Ankara’da, Öcalan için ‘Gel Meclis’te konuş’ deniyor. Fakat bu, yasal bir düzenleme olmadığından anayasanın üstünlüğü ilkesine aykırıdır. İstanbul’daki günlük operasyon dalgaları da tam anlamıyla hukuk dışıdır” ifadesini kullandı.

İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, Gazete Duvar Muhabiri Ferhat Yaşar’ın sorularını yanıtlarken.

İstanbul Barosu Başkanı olarak göreve geldiğiniz günden itibaren maruz kaldığınız davalar ve tepkiler hakkında ne düşünüyorsunuz? Yeni yönetim olarak neler yaptınız ki hedef haline geldiniz?

Göreve 20 Ekim’de başladık. Sürekli olarak hukuk ve insan haklarını korumaya yönelik bir tutum benimsedik. Anayasa ve avukatlık yasası doğrultusunda hukukun üstünlüğünü savunmayı kendimize ilke edindik. Amacımız, herkes için eşit ve adil bir hukuk anlayışıdır. 2024 ve 2025 döneminde ülkemizin en büyük sorunu hukukun uygulanabilirliğidir. Bugün, en az üç temel kirlilik alanı var: hukuk, ekonomi ve siyaset. İstanbul Barosu’na karşı yürütülen operasyonlar, hukukun ödünsüz bir şekilde savunulmasından kaynaklanıyor.”

‘BAROYA YAPILAN ANAYASA DIŞI HAREKETLER BÜYÜK BİR REAKSİYON YARATTI’

19 Aralık’ta Suriye’de hayatını kaybeden gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin ile ilgili İstanbul Barosu bir açıklama yaptı. Ardından, baro başkanı ve yönetim kurulu üyeleri hakkında görevden alınmaları için dava açıldı. Bu gelişmelere nasıl yanıt vereceksiniz ve kurultay sonrası nasıl bir plan izlemeyi düşünüyorsunuz?

İstanbul Barosu, 21 Aralık’ta yaptığı sosyal medya paylaşımı ile hukukun üstünlüğünü korumak için attığı adımları sürdürdü. Bu paylaşım, yaşam hakkını temel alan bir duruş sergiliyordu. 23 Şubat’ta gerçekleşecek Genel Kurul, hukuk dışı yürütülen soruşturmalara yanıt niteliği taşıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Barosu hakkında hukuka aykırı bir soruşturma başlattı ve bunun yasal sürecine uygun olarak yürütülmediği açık. Bu duruma karşı koymak ve demokratik yöntemlerle toplumun sesi olmak için kurultayı düzenliyoruz.”

‘FIRAT EPÖZDEMİR’E YÖNELTİLEN SUÇLAMALAR SAHTE BİR YAPIYA DAYANMAKTADIR’

Yönetim Kurulu üyeniz Fırat Epözdemir’in 2015’te kurulan ‘Diren Cizre’ isimli WhatsApp grubunda yer aldığı gerekçesiyle tutuklandığını duyduk. Daha önce bu gruba ilişkin soruşturma sonuçlandırılmışken, bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Fırat Epözdemir’e yönelik çalışmalarınız neler?

Fırat Epözdemir’e yönelik uygulanan tutuklama ve gözaltı kararları, hukuk sisteminin temel ilkelerine aykırıdır. Eğer ortaya konan iddialar gerçek olsaydı, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi olan Fırat’ı bu şekilde alıkoymak yerine normal yollarla süreci yürütmeliydi. Fırat’ın üzerindeki baskı ve tutuklama esasen suçlamaların dayanağının zayıf olduğunu gösterecek boyutta bir durum yaratmaktadır.”

‘GEZİ PROTESTOLARI ANAYASAL DÜZENİ KORUMAK İÇİN YAPILMIŞTI’

Menajer Ayşe Barım, 2013’teki Gezi Parkı protestolarına katıldığı için tutuklandı. Bu tutuklamalar yasal mı?

Gezi olayları, anayasaya bağlı yurttaşların çevrelerini, doğalarını ve tarihlerini koruma hareketiydi. Anayasayı benimsemek ve yaşatmak amacıyla halk tarafından gerçekleşen bir direnişti. Hükümetin o dönemde yaptığı katı müdahaleler büyük bir karşı duruşa sebep oldu. Gezi’nin özeti, anayasal düzen ile halkın sahiplenme isteğini bir araya getirmekti ve buna yönelik ortaya çıkan tepkiler, aslında hiç de hukuksal temellere dayanmamaktadır.”

Kaboğlu, “İstanbul Barosu’na açılan dava, anayasaya ve avukatlık yasasına uygun olmayan bir süreçtir” dedi.

DEM Partili belediyelere yönelik kayyım uygulamaları, CHP’li belediyeleri de hedef alıyor. İstanbul Barosu’na benzer müdaheleler olabilir mi?

Kayyım uygulamaları anayasaya tamamen aykırıdır. İstanbul Barosu’na açılan dava da benzer şekilde hukuka uygun değildir.

Adalete yönelik eleştirilerin sürdüğü bu dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan 23 Ocak’ta Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni açıkladı. Bu belge hakkında ne düşünüyorsunuz?

Erdoğan, daha önce de benzer belgeler açıklamıştı ama uygulama yoktu. Yargı bağımsızlığını savunmak ve bu yönde düzenlemeler yapmak için tüm partilere çağrıda bulunduk, ancak yasalaşmalarına engel olundu. Yargı reformları için somut adımlar atılmadığı sürece bunlar yalnızca kağıt üzerinde kalacaktır.

‘BAŞKENT İLE İSTANBUL ARASINDA BÜYÜK BİR ÇELİŞKİ VAR’

Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerle yapmış olduğu görüşmeler devam ediyor. İmralı sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz ve hangi adımlar atılmalı?

Türkiye, laik ve demokratik bir hukuk devleti olarak insan haklarına bağlı kalmalıdır. Ancak Ankara ve İstanbul arasındaki uygulamalarda büyük bir ayrışma yaşanıyor. Her iki şehirde de anayasayı ihlal ettiği açıkken, bu durum adalet sisteminin bütünlüğünü zedelemektedir. Eğer Kürt sorununu çözmek istiyorsak, bu alanda dürüst ve samimi adımlar atmalıyız.”

‘BARO, BİR HUKUK AKADEMİSİNE DÖNÜŞTÜ, OPERASYONLARIN NEDENİ BU’

Baro Başkanı olarak görevinizin 100. günündesiniz. Şimdiye kadar neler yaptınız?

Yüz gün boyunca pek çok faaliyet gerçekleştirdik. Eğitimler düzenledik, halkla buluşarak deva süreçlerine katkıda bulunduk. İstanbul Barosu’nu bir hukuk kliniği haline getirmek adına önemli çalışmalara imza attık. Yönetim sistemimizi dönüştürerek daha demokratik bir yapıya kavuşturmaya çalıştık. Hukukun gücünü ve temasını güçlendirmek adına attığımız adımlar, bize yönelik saldırıların artmasının da nedenidir.”

“`