DÜNYA Türk İş Konseyi 10. Kurultayı’nda konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Maalesef dünyada da pandemi sonrası çok yüksek enflasyonist bir dönem söz konusu ama tabii Türkiye’deki enflasyon çok daha yüksek seviyelerde. Enflasyonun yüksek olduğu yerlerde iş yapmak kolay değil. öngörülebilirlikten, sürdürülebilir büyümeden bahsetmek zorlaşıyor. Türkiye’yi tekrar yüksek, sürdürülebilir, dengeli bir büyüme patikasına sokmak için enflasyonla mücadelede biz kararlıyız. Daha önce başardık, tekrar başaracağız.” dedi. Bakan Şimşek enflasyonla ilgili de, “Enflasyonun özellikle 2024’ün ikinci yarısından sonra çok ciddi bir şekilde aşağı yönlü, kalıcı bir trende girmesini bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) çatısı altında faaliyet gösteren Dünya Türk İş Konseyi (DTİK), Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Türk ve Türkiye dostu diaspora temsilcilerini İstanbul’da bir araya getirdi. Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşen Dünya Türk İş Konseyi 10. Kurultayı’na Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’te katıldı. Bakan Şimşek programda katılımcılara konuşma yaptı.
“ENFLASYONLA MÜCADELEDE BİZ KARARLIYIZ DAHA ÖNCE BAŞARDIK, TEKRAR BAŞARACAĞIZ”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Küresel arka plan her zaman çok değerlidir. Dünya gerçekten düşük büyük bir büyüme döneminde önümüzdeki 5 yıl ortalama yüzde 3 civarında bir küresel büyüme öngörülüyor. Bu kısmen tabii ki yüksek enflasyonla mücadele için parasal sıkılaştırmayı yansıtmakla birlikte aslında daha yapısal birtakım karşı rüzgarları yansıtıyor. Çünkü dünya çok büyük bir borç içinde büyümeyi sınırlıyor. Ciddi bir nüfusta bir yaşlanma söz konusu, yatırımlarda nispeten düşük bir seyir var. Verimlilik düşük seyrediyor. Bütün bunları bir arada düşündüğümüzde zaten büyümeyi sınırlıyor. Ama en önemli konu dünyada çok ciddi bir jeopolitik çöküntü var. Yani dünya aslında son yıllarda büyük bir çekişme nedeniyle korumacı bir patika yoluna devam edecek gibi görünüyor. Tabii ülkemiz için bu önemli fırsatlar da içeriyor, birtakım tehditler de içeriyor. Ülkemiz açısından baktığımız zaman özellikle pandemi sonrası da bir trende dönüşmüş olan, yakın yerlerden tedarik veya dost ülkelerden, piyasalardan tedarik trendi çok önemli bir trend. Dolayısıyla ben Türkiye’nin o açıdan çok büyük avantaja sahip olduğunu düşünüyorum. Çünkü Avrupa Birliği gibi çok önemli bir bölgeye sadece coğrafi anlamda yakın değiliz. Gümrük birliğiyle ve uzun süredir devam eden adaylık tabii ki ilişkisi nedeniyle dost ülkelerden tedarik kategorisine yakın piyasalardan tedarik tabii ki özelliğine sahip bir ülke. Benzer bir şekilde aslında Orta Asya’yla, Balkanlar’la Ortadoğu’yla, hatta Afrika’yla yine yakın piyasalardan tedarik ve dost ülkelerden tedarik noktasında ben Türkiye’nin ön plana çıkacağına inanıyorum. Bu trend bizim lehimize tabii önce bir makro finansal istikrarı tesis etme durumundayız. Bizim programın üç tane temel bileşeni var. Birinci bileşeni dezenflasyon. Yani fiyat istikrarının tekrar sağlanması. Maalesef dünyada da pandemi sonrası çok yüksek enflasyonist bir dönem söz konusu ama tabii Türkiye’deki enflasyon çok daha yüksek seviyelerde. Enflasyonun yüksek olduğu yerlerde iş yapmak kolay değil. öngörülebilirlikten, sürdürülebilir büyümeden bahsetmek zorlaşıyor. Türkiye’yi tekrar yüksek, sürdürülebilir, dengeli bir büyüme patikasına sokmak için enflasyonla mücadelede biz kararlıyız. Daha önce başardık, tekrar başaracağız” dedi.
“2026’DA DEPREM ETKİSİ HARİÇ BÜTÇE AÇIĞI YÜZDE 3’ÜN CİDDİ BİR ŞEKİLDE ALTINDA OLACAK”
Bakan Şimşek, “Dezenflasyon programı deyince aklımıza tabii ki parasal sıkılaşma geliyor. Dünyada da öyle aslında sadece Türkiye’de değil, bakın size bir rakam vereyim. Son 21 ayda 12 gelişmiş ülke, Merkez Bankası toplam 107 kez 22 gelişmekte olan ülke ise 162 kez faiz artışına gitti. ve şu anda küresel enflasyon aşağı yönlü bir trendi ama uzun vadeli ortalamaların hala çok üzerinde. Dolayısıyla ülkemizde de bir parasal sıkılaşmaya gidiyoruz. Aynı zamanda seçici kredi sıkılaşmasına da gidiyoruz. Bunun amacı kıt olan imkanlarımızın üretken alanlara kanalize edilmesi. Bizim bu dönemde en büyük önceliğimiz ihracat. İhracat dediğin zaman tabii ki işin içinde üretim var, istihdam var, yatırım var. Dolayısıyla aslında Cumhurbaşkanımızın da hep vurguladığı gibi yatırım, istihdam, üretim ve ihracat perspektifine sahibiz. Ülkemizdeki kıt kaynakların bu alana kanalize olması noktasında kararlıyız. O nedenle seçici kredi düzenlemelerine gidiyoruz. Bunun yanında tabii miktarsal sıkılaştırma da söz konusu. Bu bütünlük içerisine baktığımız zaman önümüzdeki dönemde tabii ki enflasyonun özellikle 2024’ün ikinci yarısından sonra çok ciddi bir şekilde aşağı yönlü, kalıcı bir trende girmesini bekliyoruz. Çünkü para politikası gecikmeli olarak çalışıyor. Kredi politikası benzer şekilde maliye politikası tabii depremin etkisiyle bir süre daha genişleyici gibi görünebilir. Ama deprem etkilerini bir kenara bıraktığımız zaman aslında biz tekrar Marsy kriterine yönelik çok ciddi yani ona ulaşmaya yönelik çok ciddi tedbirler aldık. ve bu tedbirler sayesinde maliye politikasındaki bozulma geçici olacak. Bizim programın ikinci önemli bileşeni maliye politikasında tekrar bir çıpa görevini ifa etmek. Aile politikası üzerinden, maliye politikası geçmişte bizim en güçlü tarafımızdı. Deprem etkilerini bir kenara bırakırsak tekrar o noktaya bu program döneminde dönmüş olacağız. Yani 2026’da deprem etkisi hariç bütçe açığı yüzde 3’ün ciddi bir şekilde altında olacak” diye konuştu.